23 Kasım 2007 Cuma

(Haber Analiz) Bir dejavu: Türkçe mi İngilizce mi?

TRT'nin çiçeği burnunda yeni genel müdürü İbrahim Şahin'in geçtiğimiz günlerde basına yansıyan, Eurovision Şarkı Yarışması ile ilgili "Herhalde 250 milyon Türk Türkçe şarkı dinlemek ister. Vatandaş ne derse o olur" açıklaması, Türkiye'nin bu yıl da dil tartışmalarını yaşayacağının ipuçlarını veriyor.

Peki nedir bu tartışmanın aslı?

Türkiye, özellikle Sertab Erener'in ülkemize büyük mutluluk yaşattığı 2003 yılından bu yana dil tartışmalarının gölgesinde yarışmaya katılıyor. Sertab'ın "Everyway that I can" ile 28 yıl aradan sonra ülkemize getirdiği birincilik bile bu tartışmaları gölgeleyememiş, sonrasındaki yıllarda Türk Dil Kurumu ve bazı sanatçı, dilbilimci ve siyasiler başta olmak üzere toplumun çeşitli kesimleri, yarışmanın bir şarkı yarışması olma niteliğini bir kenara bırakıp şarkının diline odaklanmışlardı.

Türkçeciler ne diyor?
Yarışmaya Türkçe bir şarkıyla katılmamız gerektiğini savunan kesimler, bu yarışmanın politik bir yarışma olduğunu, her ülkenin kendi diliyle yarışmaya katılmasının uygunluğunu, Avrupa'daki gurbetçi vatandaşlarımızın da bunu beklediğini ileri sürüyorlar. Hatta önemli bir kesim, İngilizce ile gelecek bir başarıya karşı Türkçe ile gelecek bir başarısızlığı tercih ediyor.

Amaç, tüm uluslara seslenmek değil mi?
İngilizce şarkıyı savunan kesim ise, bugün birçok Avrupa ülkesinde gençlerin ikinci dil olarak İngilizce'yi bilmeisni ve popüler müziğin yaygınlığını öne sürüyor. İngilizce bir şarkının sözlerindeki anlaşılabilirlik, telafuzdaki kolaylık yarışmadaki şansını artıran en büyük etkenlerin başında geliyor.

Karar sanatçıya mı, halka mı bırakılmalı?
Yaygın bir görüşe göre ise, yarışmaya katılacak olan ve alacağı sonuçla övgüyü ya da eleştiri hakeden sanatçı olduğuna göre, o gün şarkıyı nasıl ve ne şekilde söyleyeceğine, sahnede nasıl duracağına ilişkin tüm kararlar sanatçı ve ekibinin insiyatifine bırakılmalı. Böyle olmadığında, sanatçı gelen yoğun eleştiriler karşısında güçlü olamıyor.

Sertab Erener ve Kenan Doğulu gibi sanatçıların yarışmaya katılma koşulu olarak İngilizce bir eserle katılma iradesi göstermeleri ve bunun sonucunda aldıkları puanlar, kararın sanatçıya bırakılması gereğini bir kere daha gösteriyor.

Türkçe olayı çözecek mi?
Türkiye 90'lı yıllardan bu yana bir yıl hariç Eurovision'a genellikle Türkçe katılmış olmasına karşın, yarışma kamuoyunda yeterli ilgiliyi görememişti. 2000, 2001ve 2002'de şarkının bir bölümü İngilizce bir bölümü Türkçe okunmuş, ancak bu da tartışma konusu olmamıştı. Ne zaman ki, Sertab Erener ülkemize haklı bir zafer yaşattı, dil tartışmaları alevlendi. Yani Eurovision popülerleştikçe, izlenme oranı arttıkça diğer tartışmaların etkisi de artmış oluyordu.

Peki, dilin Türkçe olması eleştirileri dindirdi mi? 2005 yılında Türkçe ve folklorik 'Rimi rimi ley' ile ülkemizi temsil eden Gülseren'e şarkının adı ve sözleriyle ilgili çok sert eleştiriler gelmişti. 2006'da Süper Star gibi Türk-batı müziğini harmanlayan bir eserle ülkemizi Türkçe temsil eden Sibel Tüzün için eleştirilecek başka olgular çoktan hazırdı bile.

Yani yarışma dilinin Türkçe olması, eleştirileri dindirmiyor, dindirmeyecek.

Peki Avrupa ülkeleri dil konusuna nasıl bakıyor?
Günümüzde birçok Eurovision ülkesi, dil konusunda çok daha radikal yöntemlere başvuruyor. 2003'te birinciliği kılpayı Türkiye'ye kaptıran Belçika, dünya üzerinde konuşulmayan uydurma bir dille ikinci olmuş, ancak o dil ekran başındaki seyircileri büyüleyen görsel bir şölene dönüşmüştü. 2007 yılında Kıbrıs Rum Kesimi Fransızca bir şarkıyla katılma yolunu seçmiş, Romanya 5 ayrı dilde şarkısını seslendirmiş, Ukrayna'nın eserinde Almanca'dan esintiler yer almıştı.

1999'da Türklerden oluşan Sürpriz grubu Almanya'ya Almanca-Türkçe bir şarkıyla 3.lük kazandırmışlardı.

Yine Finlandiya ulusal finaline geçtiğimiz yıl çeşitli dillerden (Fince, İngilizce, İsveççe, Rusça) şarkılarla yarışan bir çok aday / grup katılmıştı.

Görülüyor ki Avrupa ülkelerinin büyük bir çoğunluğu, dil seçimini yarışmaya katılan sanatçı ve adaylara bırakılıyor. Son kararı ise kimi ülkelerde halk, kimi ülkelerde yayıncı kuruluş, kimi ülkelerde ise bizzat görevlendirilen sanatçının kendisi vermektedir.

Tartışmalar hiç bitmeyecek
Eurovision var oldukça ve Türkiye Eurovision'a katıldıkça dil tartışmalarının hiç sonlanmayacağı aşikar. Müziğin ve sanatın evrensel olduğu ve dili, dini, ideolojisi, ırkı olmadığı iddiası bakalım yerini bulacak mı? Yoksa Türkiye bu dejavuyu, bu geçmişte kalması gereken tartışmayı bir kenara bırakıp yenilik, gelişim, değişim ve zafer üzerine mi odaklanacak? Hep birlikte göreceğiz.

İbrahim Şahin'in açıklamalarına buradan ulaşabilirsiniz.

1 yorum:

incememet dedi ki...

mükemmel bi yorum.. keşke bu yazınızı trt yetkilileri de görse, görse ve ders alsa ve artık şu kısır konuda bir adım ilerleyebilsek..